4 Aralık'ta, Covid-19 virüsü nedeniyle yaşamını yitiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesindeki Şehzadebaşı Tıp Merkezi’nde görevli Dr. Ümit Erdem için bir anma töreni düzenlendi.
Anma törenine katılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 30 yıllık İBB çalışanı Erdem'in ablası Özgül Erdem ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı diledi. Tören, Erdem ve Covid-19 mücadelesinde hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanları için 1 dakikalık saygı duruşu ile başladı.
PROF. SAİP: “EYLÜL BAŞINDAN BERİ GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMADI”
Törenin ilk konuşmasını İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip yaptı. Sağlık çalışanlarını ve vatandaşlarımızı önlenebilir bir hastalık nedeniyle kaybettiğimizi belirten Saip, merhum Erdem'i, “Koruyucu hekimliği bilen, işyerlerinde güvenli çalışma koşullarının sağlanması gerektiği konusunda yıllarca emek vermiş, iyi hekimlik değerleri konusunda gereken her şeyi yapmış ve iş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda büyük çabaları olan bir arkadaşımız” sözleriyle tanıttı.
Ölümlerin önlenmesi için “tam kapanmanın” şart olduğunu vurgulayan Saip, “Ne yazık ki, Eylül'ün başından beri gerekli önlemler alınmamış ve gereksiz yere bir sürü vatandaşımız önlenebilir bir hastalık nedeniyle ölmüştür. Salgının başından beri ne fazla test yaparak ne verileri şeffaf paylaşarak salgını doğru dürüst yürütemeyen iktidara, artık algıyı değil salgını yönetmesi çağrısı yapıyoruz” dedi.
PROF. SAİP: “KOVİD-19 BİR AN ÖNCE MESLEK HASTALIĞI SAYILSIN”
Sağlık çalışanlarının süreç içinde çok yorulduğunu vurgulayan Saip, şu uyarılarda bulundu:
“Yoğun bakımlar dolu ve sağlık çalışanları, artık bu süreci yönetemez durumdalar. Bu nedenle bir an önce hastanelerin, sağlık sisteminin önündeki yükün azaltılması, birinci basamağın güçlendirilmesi ve bu süreçte zaman kazanmak için de kapanmanın sağlanması gerekiyor. Bu nedenle sağlık çalışanlarının çektiği bu dönemde, sağlık çalışanlarının özlük haklarının düzeltilmesi ve Kovid-19'un bir meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için çağrıda bulunuyoruz.
Bugün, bu uğurda, bunun bir meslek hastalığı olduğu konusunda savaş veren arkadaşımızı kaybettik. Yetkililere sesleniyoruz. Meclise sesleniyoruz. Bir an önce meslek hastalığı olarak kabul edilmesini gerektiren kanunun çıkarılmasını istiyoruz. Ve ölümlerin bir an önce durdurulması için, kibirli yönetimi bırakıp salgını kontrol altına almak için gerekenleri yapmaya davet ediyoruz.”
İMAMOĞLU: “BÜYÜK DEVLET, ZOR ZAMANDA VATANDAŞININ SIKINTISINI AŞAN DEVLETTİR”
Prof. Saip'in ardından mikrofona gelen İmamoğlu, merhum Doktor Erdem'e Allah'tan rahmet dileyerek konuşmasına başladı. Toplum olarak zor günlerden geçtiğimizi hatırlatan İmamoğlu, “Bu zor günlerde, seferberlik duygusuyla hareket etmenin her zaman en değerli prensip olduğunu düşünüyorum. Burada, tüm bireysel duyguların ötesinde, aklı ve bilimi kendine rehber edindiğiniz zaman, hata yapma riskiniz çok azalacaktır” diye konuştu. Hastalığın, ortak akıl ve bilimin gösterdiği ışıkla yenilebileceğinin altını çizen İmamoğlu, tek isteklerinin bulaşmanın azalması olduğunu vurguladı.
Can kayıplarının bu şekilde azalabileceği tespitinde bulunan İmamoğlu, vatandaşın zor durumlarını aşması gereken kurumun devletin bütün kuruluşları olduğunu hatırlattı. “Büyük devletlerin, zor zamanlarda vatandaşının sıkıntılarını aşan devlet olduğunu hepimiz biliyoruz. Biz de büyük bir devletiz” diyen İmamoğlu, “Burada neyi aşamıyoruz, neyi çözemiyoruz? Hangi ısrarla, hangi saikle bu süreci başka türlü tanımlamalarla, akıl almaz, hatta hiçbir vatandaşın da anlamadığı tavırlarla ya da prensiplerle aşmaya çalışırız, anlamış değilim” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL'DA YAVAŞLAMA SÖZ KONUSU DEĞİL”
“İstanbul'da, şu anki veriler de dahil olmak üzere, ne yazık ki bir yavaşlama söz konusu değildir” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bir haftayı aşkın süredir bir takım uygulamalar yapılmaktadır. Biz, en acı manzarayı, vefat sayılarıyla takip edecek bir kurumuz. Buradan gördüğümüz kadarıyla, ne yazık ki bir azalma söz konusu değildir. Hastanelerde ve yoğun bakımlarda yer bulma konusunda vatandaşların istekleri bize kadar ulaşmakta. Buna cevap bulmakta sıkıntı yaşıyoruz; buradan şahidiyiz. Aynı zamanda, kurumumuzun içinde binlerce çalışanımız şu anda Kovid'le mücadele ediyor; ondan dolayı şahidiz. Kovid döneminde hayatını kaybeden onlarca çalışanımız var. Onlara rahmet diliyorum, ruhları şad olsun.”
“DOKTOR ERDEM'İN ADINI YAŞATACAĞIZ”
Doktor Erdem'in “görev şehidi” olduğuna inandığını belirten İmamoğlu, sağlıkçıların hangi şartlarda görev yaptığına kendi hastalığı sırasında şahitlik ettiğini kaydetti. Sağlık çalışanlarının, süreci müthiş bir görev bilinciyle kucakladığının altını çizen İmamoğlu, “Hepsine minnet duyuyorum. Ama onların işini kolaylaştırmaz isek, bizim, böylesi bir sorunun üstesinden gelme şansımız, ancak ve ancak virüsün süreci kendiliğinde terk etmesiyle ya da ne yazık ki binlerce can kaybından sonra olacaktır.
Tabip Odası Başkanı'mızın çağrısına katılıyorum. Derhal, sıkı bir kapanmayla, bu sorunu azaltarak, toplumu rahatlatarak, ama aynı zamanda bu kapanma esnasında vatandaşlarımızın, esnafımızın, her kim varsa, maddi-manevi yanında olarak bu süreci hep beraber toparlamak zorundayız” dedi. İmamoğlu, Doktor Erdem'in adını, kurum içinde yaşatacaklarının sözünü verdi.
“HER GÜN DEFNETTİĞİMİZ İNSANLARIMIZI BİLİYORUZ BİZ; AZALMA YOK”
Gazeteciler, konuşmasının bitiminde İmamoğlu'na, Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı vefat sayılarıyla, belediyelerdeki rakamlar arasındaki farkın nedenlerini sordu. İmamoğlu, bu sorulara şu yanıtı verdi:
“Vefat sayıları, bizim elimizde. Her gün defnettiğimiz insanlarımızı biliyoruz biz; azalma yok. Bugün yolda gelirken Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı'mızı dinliyorum. Geçen hafta toplantı yaptık. Muhittin Bey, rahatsızlığı dolayısıyla katılamadı. Yani açıklananın 3-4 katı vefat, sadece 10 Büyükşehir Belediyesi'nde var. Benim derdim ne olabilir ki? Bir belediye başkanının, ‘Kapanalım' demesi kadar zor bir şey olabilir mi? Zor bir şey belediye başkanı için.
Şehri kapatalım, 2 hafta, 3 hafta; zor bir şey. Ama bu işi yapan insanlar diyor ki; ‘Bulaşı azaltmamız için, 3 hafta soluklandırmamız lazım toplumu. Evlerde gerekiyorsa test yapmalıyız. Ve filyasyon sistemini büyütmeliyiz.' Hepimiz, her kurumumuz, bu anlamda fedakarlığa hazır. Başka bir şey demiyoruz ki, ne diyebiliriz? Bu söylediklerimizin içinde ‘Hükümet' demiyoruz, ‘Muhalefet' demiyoruz, ‘Belediye' demiyoruz. Allah aşkına hepimizin canı. Vefat edenin siyasisine mi bakıyoruz? Şu anda, ‘2-3 hafta -bilim insanları, hekimler diyor- kapanalım. Şunun hızını dindirelim, hastalar sağlıklarına kavuşsun kavuşabildiği ölçüde. Bütün sağlıkçılarımız bir nefes alsınlar' diyoruz. Dediğimiz bu; başka ne diyebiliriz?”
“YALVARIYORUM; LÜTFEN TEDBİR ALSINLAR”
“Vefat sayıları düşmüyor. Yaklaşık bir aydır düşmüyor. Ben, rakam verince başka bir polemik çıkıyor. Ben rakam veriyorum, çıkıyor birileri ‘O bulaşıcı hastalık, bu bulaşıcı hastalık. Yok şöyle, yok böyle…' Ben, şuna bakıyorum: Geçen sene bu ayda kaç insanımızı kaybettik, şu anda kaç insanımızı kaybettik, kaybediyoruz. Ve bu, hangi sayılarla devam ediyor. Bu bizde var. Yapmasınlar. Tedbir alsınlar.
Yalvarıyorum; lütfen tedbir alsınlar. 2-3 hafta her şeyimizle mücadele edelim, maddi manevi bütün eksiklikleri giderelim. Esnafımızın yanında olalım. Simitçimizin yanında olalım. İş adamının yanında olalım. Çalışanın yanında olalım. Bunun altından kalkarız biz 2-3 haftada. Bundan sonrası daha büyürse, Allah korusun. Aşı geliyor, başka tedbirler geliyor. O tedbirlerimizi alırız, insanlarımızın bağışıklık sistemini güçlendiririz, bu süreci hep beraber aşarız. Ama bugün kaybettiklerimiz geri gelmez, bu şekilde devam ederse.”