Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, Türkiye’nin salgın döneminde de dünyaya yardım sağlamaya devam ettiğini belirterek, "Salgın öncesinde olduğu gibi ihtiyacı olan herkese imkAnlarımız ölçüsünde yetişmeye çalışarak dünyanın en zengin ülkesi olmasak da gönlü bol bir ülke olarak bilinmekten gurur duyacağız" dedi. Terör konusuna da değinen Şentop, Türkiye’nin, Suriye ve Irak’taki durumun bir sonucu olarak karşı karşıya kaldığı DEAŞ, El Kaide ve yabancı terörist savaşçılardan kaynaklı tehdide karşı da mücadelesinin süreceğine vurgu yaptı.
Terörizmle Mücadele Antalya ve Bölgesel Bağlantılılığın Güçlendirilmesi Dördüncü Parlamento Başkanları Konferansı, Antalya’nın Serik ilçesindeki bir otelde başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop tarafından yönetilen oturuma, Afganistan Halk Meclis Başkanı Mir Rahman Rahmani, Pakistan Millî Meclis Başkanı Asad Qaiser, Afganistan Senato Başkan Yardımcısı Mohammad Akbar Stanikzai, Irak Temsilciler Meclisi Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Muhammad Ridha Al Haidar katıldı, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi Başkanı Li Zhanshu ile Rusya Federasyonu Devlet Duması Dışişleri Komitesi Başkanı Leonid Slutskiy çevrimiçi, İran İslami Danışma Meclisi Başkanı Muhammed Bakır Galibaf video mesajıyla konferansa katılım sağladı.
Konferansta terörizmle mücadelenin yanında küresel ölçekte birçok alanda benzeri görülmemiş sorunlara yol açan Covid-19 salgınıyla mücadele ve bölgesel iş birliği imkanlarını ele alacaklarını belirten TBMM Başkanı Mustafa Şentop, iyi ve yenilikçi uygulamalar hakkında tecrübe paylaşımının faydalı olacağına inandığını söyledi. Salgının tüm insanlık için eşi benzeri görülmemiş küresel bir tehdit olduğunu dikkat çeken Şentop, “Salgın, küresel bir sağlık krizi olmanın ötesinde derin sosyal, ekonomik, insani ve siyasi etkileri olan ve gelecekte de neticelerini hissedeceğimiz bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Salgın, insanlığın selametini etkileyen meselelerimizin ve bunların çözümlerinin müşterek olduğunu ispatlamıştır. Tüm insanlık Covid-19 ve benzeri musibetlere karşı bir kader ortaklığı içindedir ve aynı gemidedir” dedi.
"Her alanda işbirliğine hazırız"
Salgın sonrası dönem için tedarik zincirinin devamlılığının sağlanması yönelik tedbirler alınmasının faydalı olacağına inandığını aktaran Şentop, "Ulaşım ve ticaret politikalarında uluslararası alanda yaşanabilen belirsizlikler ve Covid-19 salgınına benzer krizlere mukabeleye hazırlık bakımından, salgın sonrası dönem için de tedarik zincirlerinde devamlılığın sağlanmasına yönelik tedbirler üzerinde çalışılmasının faydalı olacağına inanıyoruz. Bölgemizde kombine ulaştırma koridorlarının geliştirilmesinin kalkınma konusunda önemli bir unsur olduğu kanaatindeyiz. Ülkemiz üzerinden, Kafkasya ve Orta Asya’yı aşarak Çin’e kadar ulaşan Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridor girişimimiz, bu yaklaşımımızın en somut örneğidir. Ulaştırma, altyapı, lojistik, ticaret ve enerji alanlarında bölgesel bağlantılılığı arttıracak büyük ölçekli altyapı projelerini de destekliyoruz. Ülkelerimiz arasında ve bölgemizde bağlantılılığın geliştirilmesini teminen ulaştırma başta olmak üzere her alanda iş birliğine hazırız" diye konuştu.
"İlişkileri geliştirmek ve bağlantısallığı ileri noktalara taşımak Türkiye’nin en önemli hedeflerindendir"
Bazı sevindirici gelişmeleri paylaşmak istediğini dile getiren Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2019 yılı Kasım ayında Çin’den yola çıkan Çin Demiryolu Konteynır Ekspresi, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nı kullanarak 12 gün içinde İstanbul’a gelmiştir ve bilahare Marmaray üzerinden toplam 18 gün içinde Prag’a ulaşmıştır. Bu çerçevede, 42 tıra eşdeğer ürün yükü taşıyan Çin Demiryolu Ekspresi 2 kıta, 10 ülke ve 2 denizi aşarak 11 bin 483 kilometrelik yolu 18 günde kat etmiştir. Diğer taraftan, Türkiye’den Çin’e giden ilk ihracat treni 6 Aralık 2020 tarihinde İzmit’ten yola çıkmıştır. Marmaray’dan geçen Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı ve Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridor üzerinden 16 Aralık 2020 tarihinde Çin sınırına ulaşan tren, 8.693 km yol alıp, 2 kıta, 2 deniz ve 5 ülke geçerek yükünü 19 Aralık 2020 tarihinde Çin’e ulaştırmıştır. Yine, Ankara’dan 26 Ocak 2021 tarihinde yola çıkan, Türkiye ile Rusya arasındaki ilk ihracat blok treni, Bakü-Tiflis-Kars-Demiryolu Hattı üzerinden Moskova yakınlarındaki Kaluga Bölgesine varmıştır. Söz konusu seferler, önümüzdeki dönemde Orta Koridor’un tam kapasite ile işletilmesi bakımından dönüm noktası olmuştur. Orta Koridor’un tam kapasiteyle işletilmesi, ülkelerimiz arasındaki bağlantılılığın ve ticaretin gelişmesine de büyük katkı sağlayacaktır. Bölgesel bağlantılılık ve sahiplenmenin Türkiye için öneminin bir başka göstergesi de, Avrasya coğrafyasında süren kapsamlı dönüşüme uyumlu bir şekilde başlattığımız “Yeniden Asya” girişimidir. Bu girişimle Türkiye, mevcut siyasî ve ekonomik kurumsal taahhütlerini dikkate alarak, Asya genelinde ortaya çıkan çok yönlü dinamizmden daha iyi ve verimli biçimde faydalanmayı ve buna katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, bugün burada bir arada olan ülkeler dâhil, birçok bölge ülkesiyle daha yakın ilişkiler geliştirmek ve bağlantısallığı daha ileri noktalara taşımak Türkiye’nin en önemli hedeflerindendir.”
"Bugün itibariyle de yaklaşık 14 milyon aşılamaya ulaşmış bulunuyoruz"
Salgının başlangıcından bügüne Türkiye’nin salgınla mücadeleyi güçlü ve başarılı bir şekilde yürüttüğünü ifade eden Şentop, bu başarının salgın öncesinde yapılan altyapı ve insan sağlığı açısından yapılan yatırımlar olduğuna dikkat çekti. Şentop, “Ocak ayında başlatılan aşılama kampanyası ile her 100 kişi için aşılama hızı itibarıyla, dünyada en önde giden ülkeler arasında yer bulan ülkemizde aşı çalışmaları da kararlılıkla sürdürülmektedir. Top-lamda 258 aşı adayının yer aldığı Dünya Sağlık Örgütü listesinde ülkemizden 18 aşı adayı bulunmaktadır. Bu sene içerisinde kendi aşımızı kullanıma sunmayı hedefliyoruz. Diğer taraf-tan, 100 milyon doz Sinovac ve 4,5 milyon doz BioNTech aşısı için de anlaşmalar imzaladık. Bugün itibariyle de yaklaşık 14 milyon aşılamaya ulaşmış bulunuyoruz. Kitlesel bağışıklığın kazanılması ile birlikte yaz dönemine doğru eski normale dönme noktasında ciddi bir mesafe kat edeceğimizi ümit ediyoruz. Uluslararası iş birliğinin gerekliliği anlayışı çerçevesinde ülkemiz, Kovid-19’la mücadele amacıyla oluşturulan iş birliği girişimlerine öncülük etmiş ve aktif katkıda bulunmuştur” dedi.
"Dünyanın en zengin ülkesi olmasak da gönlü bol bir ülke olarak bilinmekten gurur duyacağız"
Türkiye’nin salgın şartlarında dünya milletlerine tıbbi malzeme yardımı ulaştırmakta sorumlu, insan odaklı, vicdanlı ve ilkeli bir tutum benimsediğine işaret eden Şentop, “Birleşmiş Milletler, G20, Türk Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı, MIKTA ve birçok uluslararası platformda yürütülen çalışmalara tam destek verilmiş ve salgınla mücadelede çok taraflılık esas kılınmıştır. Üçüncü ülkelerin tıbbî malzeme taleplerini karşılamaya devam ediyoruz. Salgınla mücadele kapsamında 157 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa yardım sağlamış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Tıbbî malzeme tedarikinde olduğu gibi, kendi aşılarımızı kullanmaya başlandığımızda şüphesiz aşı tedariki konusunda da aynı sorumlu, vicdanî ve ilkeli tutumu devam ettireceğiz. Salgın öncesinde olduğu gibi ihtiyacı olan herkese imkânlarımız ölçüsünde yetişmeye çalışarak dünyanın en zengin ülkesi olmasak da gönlü bol bir ülke olarak bilinmekten gurur duyacağız” diye konuştu.
Terörle mücadele konusu
Terörle mücadelenin herkes için önemli bir gündem maddesi olmaya devam ettiğini aktaran Şentop, şunları söyledi:
“Terörizm geniş bir coğrafyayı etkilemekte, geçmişe nazaran daha yeni enstrümanlar kullanmakta, daha farklı ilişkiler geliştirmekte ve vesayet savaşlarının aracı olarak muhtelif görünüm ve rollere bürünmektedir. Bunun neticesinde bölgemizde ve küresel düzeyde terörizm kaynaklı tehdit algısı ne yazık ki giderek karmaşıklaşmaktadır. Terör örgütleri nefret dolu propagandalarını yaymaya, eleman devşirmeye ve masum canları almaya devam etmektedir. Bilhassa salgın sürecinde kaynakların diğer alanlara aktarılması ve alınan tedbirlerin kötüye kullanılması gibi sebeplerle terör örgütlerinin faaliyetlerinin artması tehlikesi de söz konusudur.”
“Covid-19 salgını terörist gruplara harekete geçmeleri için daha fazla alan sağlamaktadır”
Şentop, terörist grupların son dönemde özellikle dijital platformları istismar ettiğini belirterek, “Terör örgütlerinin “ifade özgürlüğü” gibi bazı kavramları suistimal ederek, propaganda faaliyetlerini yürütmeleri karşısında müteyakkız olmalıyız. Benim terör örgütüm “iyi”, senin terör örgütün “kötü” anlayışının kabul edilemez olduğunun altını çizmek isterim. Terörün her türü ve biçimiyle mücadele aynı kararlılıkla yürütülmelidir. Bu zorlu ve çetrefilli mücadelede çifte standartlardan mutlaka kaçınmak gerekmektedir. Bir terör örgütü bir başka terör örgütü ile yürütülen mücadelede ortak olamaz. Zira terör örgütleri arasında seçici bir politika izlenmesinin müşterek güvenliğimiz bakımından menfi neticeleri olacağı muhakkaktır. Türkiye, aynı anda PKK/PYD/YPG, FETÖ, DEAŞ ve El-Kaide gibi çok sayıda terör örgütüyle mücadele etmektedir. Uluslararası barışa ve güvenliğe temel bir tehdit olarak telakki ettiğimiz terörizm, tüm şekil ve tezahürleriyle Türkiye için uzun zamandır bir tehdit ve endişe kaynağıdır. Ayrım gözetmeksizin her türlü terör faaliyeti ve örgütüyle mücadelemizi kararlılıkla devam ettiriyoruz. “Covid-19 salgını, kaynakların ve dikkatin sağlık alanına yönlendirilmesi nedeniyle terörle mücadele tedbirlerini olumsuz etkilemekte ve bu durum terörist gruplara harekete geçmeleri için daha fazla alan sağlamaktadır” ifadelerine yer verdi.
"Terörle mücadele kararlılıkla sürecek"
Türkiye’nin, Suriye ve Irak’taki durumun bir sonucu olarak karşı karşıya kaldığı DEAŞ, El Kaide ve yabancı terörist savaşçılardan kaynaklı tehdide karşı mücadelesini de kararlılıkla sürdüreceğine vurgu yapan Şentop, “Türkiye’nin DEAŞ’e Karşı Küresel Koalisyon bünyesinde kurulan Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubu’nun eş başkanlığını üstlenmiş olması uluslararası alanda katkı sunma kararlılığımızın bir diğer göstergesini teşkil etmektedir. Krizlerle mücadele kadar krizlerin bazı fırsatları barındırdığı da unutulmamalı ancak bu konuda atılacak adımlar ihmal edilmemelidir. Bu anlayışla, konferans sonunda yayımlanacak ortak deklarasyonda dikkat çektiğimiz üzere, ülkelerimiz arasında ekonomiden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye uzanan geniş yelpazedeki iş birliği imkanlarını değerlendirmeliyiz.”