1-) Kendinizi biraz tanıtır mısnız?
Ben , Hakan Doğan. 35 yaşındayım. Disiplinli ve işkolik bir adamım. Yapacak olduğum ve yaptığın işlerin her zaman en iyisini yapmaya çalışırım. Ve elbet bir gün başarırım.
2-) Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Antalyaspor taraftarıyım fakat gönül olarak Fenerbahçe’yi tutuyorum. Olabildiği kadar sevdiğim iki takımında maçlarına gidip stres atmaya çalışıyorum. Bunun haricin fitness ve boks yapıyorum. Kendimi zinde tutmak için sabahları koşuya çıkıyorum. Aynı zamanda Kültür’de ‘’Shah Matt’’ kafesinin sahibiyim. Akşamları da olabildiği kadar işimin başında olmaya gayret gösteriyorum.
3-) Bu işe nasıl başladınız?
Bu iş bana, Esalet Doğan yani babamdan kalma. Babam rahmetli oldu. Onu özlemle anıyorum ve aile değerlerine düşkün bir yapım olduğu için bu iş yerinin bende ki önemini arttırıyor. Bir insan dört elle saldırıyorsa işine ben ve yanımdaki iş arkadaşım olan Barış Yılmaz’la 16 elden saldırıyoruz. Bu dediğim aslında her şeyin özeti. Bütün gayretim ve başarı hırsımda bunun etkisi çok fazla.
4-) Bu kadar büyüyeceğinizi düşünüyor muydunuz?
Tabii ki de. Çünkü projelerimize güveniyorduk. Olmaması gibi bir durumu gerçekten hiç göz önünde bulundurmadık. Hem ben hem de iş arkadaşlarım yapacağımız her işin sonuna kadar arkasında durduk. Ve en sonunda başardık. Şu an yurt dışındaki Avusturalya, Fransa, Almanya gibi ülkelerle çalışıyoruz. Ama bu kadarla kalmayıp tüm dünyaya açılmayı hedefliyoruz.
5-) Pandemi süreci sizi ne kadar etkiledi?
Sonuçta bizde esnafız. Bütün esnaf kardeşlerimiz kadar bizde etkilendik. Ama yapacağımız desteklerden de hiçbir zaman kaçınmadık. Mesela esnaflarımıza kimseden yardım almadan dezenfektan, sıvı sabun, maske ve eldiven dağıttık. Çünkü bu süreç gerçekten hem çok önemli hem de çok dikkat gerektiren bir zaman dilimi. Devletimizin yetemediği yerlerde biz göreve her daim hazırız.
6-) Tepe lambası fikrini nasıl geliştirdiniz?
Olayın perde arkadasın da Barış Yılmaz kardeşim var. Bu işi birlikte ve diğer iş arkadaşlarım ve aynı zamanda kardeşlerimle başardık. Biz taksiciler olarak son zamanlarda yaşadığımız sıkıntılar gerçekten bunaltmaya başlamıştı. Kesilen haraçlar, tehditler ve en kötüsü ölümler. Birçok taksici kardeşimizi kaybettik. Hepsinin mekânı cennet olsun. Bu yaşanan olaylardan sonra bir toplantı düzenledim. Kendi iş arkadaşlarımla beyin fırtınası yaptık. Tepe lambası ortaya atıldığında hepimiz onay verdik ve çalışmalara başladık. Geliştirdik kendimizi. Tüm dünyaya da kanıtladık. Yaşanan olaylara hem son vermek hem de bütün taksici kardeşlerimizin yanında olmayı başardık.
7-) Çalıştığınız bu alanda başka ne işler yapıyorsunuz?
Ticari plaka alımı/satımı yapıyoruz. Son teknoloji atak taksimetre ve aynı zamanda taksi duraklarına çağrı sistemlerini yapıyoruz. Çalışma alanlarımız oldukça geniş çaplı. Yaptığımız tüm çalışmaları sadece Antalya odaklı değil, tüm Türkiye olarak yapıyoruz. Biz bencil bir işletme değiliz. Herkesin yardımına koşuyoruz. Koşmaya devam da edeceğiz.
8-) Aldığınız karardan sonra ‘’Eren’’ ismiyle ihraç etmeye başladınız. Bu kararı nasıl aldınız?
Bu ülkeye ihanet etmeyen herkes benim kardeşimdir. Eren’de aynı şekilde. Benim öz kardeşim gibi. O yaşta şehit edilmesini hala unutamadım. Bazı siteler bu konuyla ilgili birkaç paragraf yazı yazmışlar. Yazdıklarını okurken ben utandım. Böyle bir saçmalık nasıl olabilir? Kimse unutmamalıdır ki; ‘’Çamur atmak isteyenler bilmedir ki, çamur ilk önce atmak isteyenin üzerine bulaşır.’’ Benim kimseyle bir sorunum yok. O cümleleri yazan insanları da kınıyorum. Bana saygınız olmayabilir fakat şehit edilen 11 yaşındaki ‘’Eren Bülbül’e’’ saygıları olsaydı. Her ne yazarlarsa yazsınlar, bizim yerimiz belli ve alnımız ak. Ben kendi ülkem için yapılanların arkasında durmaya devam edeceğim.